Makale
- Gösterim: 10626
AVRUPA BİRLİĞİ VE KARŞILAŞTIRMALI EĞİTİM
AB’ne tam üyelik yoluna girmiş durumdayız. Birçok alanda olduğu gibi eğitimde de öncelikli olarak yapılması istenen ödevler bulunmakta. Eğitimde fırsat eşitliği, her yerde eğitim, insan haklarına dayalı eğitim, zorunlu eğitim süresinin 9-12 yıla çıkarılması, ilgi ve yeteneklere göre yönlendirme, Avrupa vatandaşı yetiştirme, genç kuşaklara iş imkanı sağlama ve okuldan etkin yaşama geçişi kolaylaştırma gibi başlıklar altında çalışmaların yapılması beklenmektedir. Önümüzdeki yıllar içinde bu başlıklar altında sağlanan ilerlemeler anlatılacak ve AB yetkilileri ilerleme sağlandığı konusunda ikna edilmeye çalışılacaktır. Ulusal Ajans, AB Genel Sekreterliği gibi büro ve birimler bu amaçla oluşturulmuş durumdadır. Eğitimdeki çalışmaların yürütücüsü ve AB nezdinde müzakerecisi olarak Milli Eğitim Bakanlığı da bu çerçevede alt yapısını kurmaya çalışmaktadır.
Bu gelişmelerden hareketle bu yazıda şimdiye kadar Türkiye’deki eğitim bilimleri alanında ihmal edilmiş olan ancak gelişmiş ileri ülkelerde çok önem verilen “Karşılaştırmalı Eğitim” adlı eğitim bilimleri alanına dikkat çekmek istiyorum. Önce isterseniz alanı bir tanımlamaya çalışalım.
Karşılaştırmalı Eğitim, milli eğitim sistemlerini, siyasal, sosyal ve kültürel etkenleri göz önünde bulundurarak inceleyen bir alandır. Farklı ülkelerdeki eğitim sisteminin benzerlikleri ve farklılıklarını tanımlamaya yardım eden, benzer görünen olguları açıklayan ve eğitim uygulamaları hakkında yararlı teklifler getiren bir disiplindir. Ülkelerin mevcut eğitim sorunları ve nedenlerini, diğer ülkelerdeki benzer etkenlere değinerek saptayan ve yorumlayan bir araştırma alanıdır. Eğitim sorunlarının çözümlenmesi için farklı ülkelerdeki eğitim sistemlerini inceleyen bir alandır.
Karşılaştırmalı Eğitim'de herhangi bir eğitim sistemi incelenirken yalnızca eğitim kurumlarının irdelenmesi yeterli bulunmaz, eğitimi etkileyen temel ve yan faktörler de göz önünde tutulur. Bu bağlamda Karşılaştırmalı Eğitim, eğitim uygulamaları konusunda görünenlerin gerisinde neler bulunduğunu araştırıp eğitimi etkileyen sosyal ve siyasal etkenleri inceler. Karşılaştırmalı Eğitim "A yapılırsa B olur" şeklinde bir bakış tarzını benimsemez. Karşılaştırmalı Eğitim, eğitimi anlamaya yardım eden psikoloji, dilbilimi, ekonomi, sosyoloji, tarih, ve antropoloji gibi disiplinlerle yakından ilişkili olan çok disiplinli bir çalışma sahasıdır.
Dikkat edilirse alanın ne olduğunu ortaya koyan tanımlarda bile eğitimde uluslar arası gelişmeleri dikkate alarak yapılacak çalışmalara ışık tutan çok değerli görüşler yer almaktadır. Başta ABD olmak üzere eski Sovyetler Birliği ve bir çok Avrupa ülkesi eğitim sistemlerini yukarıdaki genel çerçeveyi içeren Karşılaştırmalı Eğitim araştırmalarından yararlanarak geliştirmeye çalışmışlardır.
Karşılaştırmalı Eğitimin bilimsel bir disiplin olması Marc Antoine Jullien’in 1817 yılında kaleme aldığı Karşılaştırmalı Eğitim Üzerine adlı eserle başlar. Jullien, bu eserinde karşılaştırmalı araştırmaların yapılabilmesi için sistematik bir yaklaşım ve yöntem sunmaktadır.
Amerikalı ilk Karşılaştırmalı Eğitimcilerden sayılan Horrace Mann (1840) Rusya, Fransa ve İsviçre'ye seyahatler yaparak bir ülkedeki eğitim sorunlarının neden başka bir ülkede ortaya çıkmadığını irdelemeye çalışmıştır.
İngiliz Arnold da Fransa ve Rusya'yı ziyaret etmiş, eğitim sistemini incelerken rastladığı uygulamaları "neden" ve "niçin" gibi sorularla anlamaya çalışmıştır. Diğer taraftan Micheal Sadler de eğitim sistemi, demiryolları ağı sistemi gibi transfer edilemeyeceğine dikkat çekmiştir.
Kandel ise İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Rusya ve ABD'yi Karşılaştırmalı Eğitim araştırmaları için dünyanın önde gelen laboratuvarları olarak görmüş ve bu altı ülkenin eğitim sistemlerinden her birinin tarihi gelişimi ve temel özelliklerini, eğitimin gelişmesinde rol oynayan önemli etkenler olarak kabul etmiştir. Kandel, eğitim sistemleri üzerine yaptığı çalışmalarda, sosyal ve siyasal kurumların incelenmesine ayrı bir önem vermiştir.
Bir Rus eğitimcisi olan Hans da Karşılaştırmalı Eğitim adını taşıyan eserinde ideal eğitimin nasıl olması gerektiği üzerinde durur. Hans'a göre bir toplumda eğitim politikası belirlenirken dil, din, ırk, ekonomik ve sosyal sınıf etkenleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Görüldüğü gibi eğitim sistemlerinin kurulması ve geliştirilmesi için basit adımların ötesinde inceleme ve araştırmaya dayalı çok ciddi akademik gayretler sarf edilmiştir.
Sovyetler Birliği'nin 1957'de uzaya çıkmasıyla birlikte, özellikle ABD'deki araştırmacıların başta SSCB olmak üzere birçok ülkenin eğitim sistemini incelemeye yönelmeleri, Karşılaştırmalı Eğitim çalışmalarına ayrı bir canlılık kazandırmıştır. Nitekim birçok üniversitede, alanla ilgili bölümler ve araştırma merkezleri bu tarihlerde açılmaya başlandı. Comparative Education Review, Compare ve Journal of Comparative Education gibi dergiler ilk defa bu yıllarda çıkarılmaya başlandı. Ayrıca bu dönemde ABD Başkanı Johnson'ın öncülüğünde, kalkınmakta olan ülkelerin eğitim sistemlerini geliştirmelerine yardımcı olmak ve Amerika’daki okullarda dünya kültürünün tanınmasına katkıda bulunmak amacıyla Uluslararası Eğitim Kanunu çıkarıldı.
Soğuk savaş ve rekabetin en fazla yaşandığı dönem olan 1970'den önceki devrede Karşılaştırmalı Eğitim araştırmaları, rakip görülen ülkelerin insan yetiştirme düzeninin nasıl olduğu konusu üzerinde odaklaştı. Özellikle ABD'de Rusya araştırmaları, SSCB'de de ABD araştırmaları bu dönemde hız kazanmıştır.
1990'dan sonraki Karşılaştırmalı Eğitim çalışmaları, insanlığın yeni dünya düzenine uyum sağlayacak bir donanımla yetiştirilmesini sağlayacak bir vizyona doğru yönelmeye başladı. Bu çerçevede araştırmacılar "silahsızlanma eğitimi", "barış eğitimi", "çevre eğitimi", "demokrası eğitimi" gibi kavram ve uygulamaların geliştirilmesi için çaba göstermeye başladılar.
Ayrıca SSCB'nin Doğu Avrupa, Orta Asya ve Kafkasya üzerinde sahip olduğu kontrol ortadan kalktıktan sonra, bağımsızlığını kazanan yeni cumhuriyetlerin demokratik düzene geçmeleri çerçevesinde eğitim sistemlerini yeniden yapılandırmaları, Karşılaştırmalı Eğitimciler için yeni bir ilgi alanı olmaya başladı.
Sonuç olarak özellikle belli ülkelerin eğitim adına uluslar arası nitelikte sayılabilecek çalışmaları yüzeysel bir şekilde değil akademik bir altyapı desteği ve özeni ile yaptıkları görülmektedir.
Türkiye’de de bu özeni gerektirecek yani Karşılaştırmalı Eğitim araştırmalarını gerekli kılacak benzer gelişmeler tarih boyunca yaşanmıştır. Nitekim eğitim sistemi değişik açılardan değiştirilmeye çalışılmış ve Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile eğitim ekseni etrafında çok önemli ilişkiler gerçekleştirilmiştir. Şimdi de AB’ne tam üyelik yolunda bir süreç yaşanmaktadır.
Ancak Türkiye’de eğitim bilimleri alanında ve üniversitelerde Karşılaştırmalı Eğitim diye bir alan maalesef gelişememiştir. Dolayısıyla “Karşılaştırmalı Eğitimci” olarak bilinen yeterli sayıda uzman da bulunmamaktadır. Karşılaştırmalı Eğitimcilerin toplandığı, çalışmalarını ve düşüncelerini paylaştığı organizasyonlar, sempozyum ve kongre türü etkinlikler ABD’de ve Avrupa’da uzun yıllardır sürdürülmekte iken Türkiye’deki üniversite ve eğitim çevrelerinde bu türden bir çalışma henüz gerçekleştirilememiştir.
Dolayısıyla Türk Milli Eğitim Sisteminde uluslar arası gelişmeler bağlamında gerçekleştirilen projeler ve değişiklikler de “herkesin yapabileceği işler” olarak ele alınmış ve yürütülmeye çalışılmıştır. ABD ve diğer ülkelerde izlenen yaklaşımların tersine Karşılaştırmalı Eğitimden ve Karşılaştırmalı Eğitimciden yararlanılabileceği pek akla gelmemiştir. İlköğretimden yükseköğretime her düzeyde AB bağlamında yürütülen çalışmaların felsefi derinlikten yoksun bir şekilde sadece uyum ve standardizasyon çabaları ile sınırlı kalması biraz da bu yüzdendir.
Oysa belli özellikleri ile Türkiye de Karşılaştırmalı Eğitim araştırmalarının en az ABD kadar hayat bulabileceği bir ülkedir. Özellikle AB ile bütünleşme sürecinde eğitim ve öğretim anlayışında ve uygulamalarında değişikliklerin yapılmaya çalışıldığı bu dönemde Karşılaştırmalı Eğitim çok önemli katkılar sağlayacak bir araştırma alanı olabilir. Türkiye muhakkak eğitimde gerçekleştirilecek olan reform girişimlerinde Karşılaştırmalı Eğitim alanının birikimlerinden ve bakış açılarından yararlanmalıdır. Bunun için bu alanın akademik anlamda acilen geliştirilmesi gerekmektedir. AB’ne tam üyelik yolundaki müzakere süreci böyle bir yararlı adımın atılması için vesile olabilir. Özetle şu üç adımın atılmasında büyük yarar vardır: 1. Bakanlığa bağlı “Karşılaştırma Eğitim Araştırmaları” adlı bir Enstitünün kurulması, 2. Eğitim Fakültelerinde Karşılaştırmalı Eğitim adlı bir dersin verilmesi, 3. Üniversite ve Bakanlık işbirliği ile Karşılaştırmalı Eğitim alanında mastır programlarının açılması.
Not: Bu makalede geçen bilgilerin referansları "Çağdaş Eğitim Sistemleri" adlı kitapta yer almaktadır.
Doç. Dr. İrfan Erdoğan, Ocak, 2006